Çeşitli bahaneler ve adlar altında Ortadoğu kaynamaya devam ediyor. Yıllardır durum aynı. Demokrasi, Barış, Arap Baharı, Özgürlük gibi terimler bu adların başlıcaları. Son günlerde Terörsüz Türkiye sözü de aynı kategoriye girdi. Bu sözlerin hepsi kulağa hoş geliyor. “Demokrasi, özgürlük gelecek” diyerek Arap Baharı geldi. Durum ortada Arap Baharı içindeki ülkelerin beli büküldü, felç oldular.
Barış dediler, davul zurna ile karşıladılar, çadır mahkemeleri kuruldu. Sonuç ortada kaldı.
Xxx xxx xxx
Güneydoğu köylerinin birinde öğretmen olarak çalışan ve PKK tarafından katledilen iki eğitim şehidinin birinin kardeşinden duymuş ve çok etkilenmiştim;
“Gün doğmadan kapıları çalınır. Uykudan uyanırlar. Öğretmenlerle beraber yanlarında korkmasınlar diye bekçi olarak bir de o köyden biri vardır. Kapıyı açmak istemezler önce. Kapı tekrar tekrar çalar. Açmazsanız kapıyı kıracağız sesinden sonra kapı açılır. Silahlı dört kişi içeri girer. Korkmayın, karnımız acıktı, bize kahvaltı hazırlayın derler. Kahvaltı hazırlanır, çay içilir. Sonra silahları öğretmenlere doğrulturlar. Köyden dışarı çıkarırlar. Bir dere kenarında şehit ederler.”
Hiç kuşku yok ki, böylesi acı hikayeler yüzlercedir. Askerler, öğretmenler, polisler, sivil vatandaşlar, binlercesi.
Terörsüz Türkiye, barış içinde yaşamak kim istemez? Yeter ki, samimi ve güven içinde yürüsün ve Emperyalistlerin kirli tuzaklarına düşülmesin. Bu işlerin o kadar kolay, bir kişinin çağrısı ile terörün şıp diye kesileceği sanılmasın. Öyle olsaydı bunca sene niçin beklendi?
Otuz PKK’LI kişinin sembolik olarak silahlara veda etmesinin ne anlama geleceğini zaman içinde göreceğiz. Hüseyin Seyfi