Hüseyin Seyfi
Köşe Yazarı
Hüseyin Seyfi
 

Arkeoloji

Avrupalılar 19. Yılın ortalarında Anadolu’nun, Ortadoğu’nun ve özellikle Mısır’ın yeraltı arkeolojik zenginliklerine merak sararlar. Gelirler giderler, sorarlar soruştururlar belli yerlere kazı başlatırlar. Efsanelerden, masallardan, eski çağ yazarlarının anlatımlarından yola çıkarak yerleri tespit ederek elleriyle koymuş gibi bulurlar. Bunlar, saraylar, mezarlar, eski yerleşim yerleridir. Mevcut hükümetlerle anlaşma yaparak çıkartılan şeylere ortak olurlar ve hisselerine düşen ya da düşmeyen eski eserleri gemilere, trenlere yükleyip ülkelerine götürürler. Bunların tarihte sayısız örnekleri vardır. Bizde Truva, Hattuşaş, Mısırda Ölüler Vadisinde krallar mezarları, Irak’ta Suriye’de Babil, Asur kalıntıları gibi. Olup bitenlere hayıflanan Şeyh Abdel Rahman şunları söyler; “Babam da babamın babası da , bizim haberimiz olmadan çadırlarını buralara kurdular. Onlardan öncekiler de buralarda oturmuşlardır. Fakat onlardan hiçbiri de kendilerinden önce gelenler de yeraltı sarayı diye bir şey duymamışlardı. Şimdi bak! Bir Frenk günlerce uzaktaki ülkelerden geliyor, doğruca bir yere gidiyor, eline de bir değnek alıyor, bir çizgi buraya, bir çizgi şuraya çekiyor işte diyor, saray bu, orası da kapısı, diyor. Biz de yaşamamız boyunca ayaklarımızın altında bizim haberimiz olmadan yatan şeyleri gösteriyor. Harika! Harika! Sen bunu kitaplardan mı, sihirle mi, yoksa peygamberimizden mi öğrendin? Söyle ey! Bilgeliğin sırlarını söyle bana!” Ülkemizde arkeolojik kazı çalışmaları, Osmanlı’nın son elli yılında İngiliz ve Alman arkeologları tarafından başlatılmışsa da bunlara organize define arayıcıları demek daha doğru olur. Yapılan kazılarda Truva, Hattuşaş gibi önemli tarihi merkezler keşfedilse de önemli eserlerden çoğu kaçırılmıştır. Cumhuriyet döneminde Atatürk, tarih ve arkeolojinin birer bilim dalı olmasını sağlama yolunda girişimlerde bulunur. İlk olarak 5 Kasım 1922’de bulunan eserlerin toplanıp biriktirilmesi ve bunların müzelerde bir araya getirilmesi öngörülür. Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1923 yılında açılır. Etnografya Müzesi ile birlikte Türkiye’nin dört bir yanında müzeler açılır. Topkapı Sarayı 3 Nisan 1924 yılında açılır. 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kurulur. Böylece Ulusun tarihini bilmesi, eserlerini tanıması ve sahip çıkma bilincinin gelişmesi sağlanır. Eş zamanlı olarak yurt dışına arkeolojik alanda eğitim almak üzere öğrenciler gönderilir. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açılır (1936) Arkeolojinin önemi büyüktür. Geçmiş zamana ışıklı bir yolculukla beraber insanlık tarihinin evrimsel aşamalarını da anlamamızı sağlar. Arkeoloji, tarihin yazılmasında en önemli unsurlardan biridir. Çanak, seramik, metal, taş, tuğla tabletler gibi buluntular geçmişte insanların sosyal, ekonomik, politik, kültürel yaşamları, savaşları, anlaşmaları hakkında bilgi verir.   Sıcak yaz günlerinde toprağı eşeleyip eleyen tozun içinde terleyen tüm arkeologlara ve çalışanlarına selam olsun! Hüseyin SEYFİ  
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2025 -Perşembe

Arkeoloji

Avrupalılar 19. Yılın ortalarında Anadolu’nun, Ortadoğu’nun ve özellikle Mısır’ın yeraltı arkeolojik zenginliklerine merak sararlar. Gelirler giderler, sorarlar soruştururlar belli yerlere kazı başlatırlar. Efsanelerden, masallardan, eski çağ yazarlarının anlatımlarından yola çıkarak yerleri tespit ederek elleriyle koymuş gibi bulurlar. Bunlar, saraylar, mezarlar, eski yerleşim yerleridir. Mevcut hükümetlerle anlaşma yaparak çıkartılan şeylere ortak olurlar ve hisselerine düşen ya da düşmeyen eski eserleri gemilere, trenlere yükleyip ülkelerine götürürler. Bunların tarihte sayısız örnekleri vardır. Bizde Truva, Hattuşaş, Mısırda Ölüler Vadisinde krallar mezarları, Irak’ta Suriye’de Babil, Asur kalıntıları gibi. Olup bitenlere hayıflanan Şeyh Abdel Rahman şunları söyler;

“Babam da babamın babası da , bizim haberimiz olmadan çadırlarını buralara kurdular. Onlardan öncekiler de buralarda oturmuşlardır. Fakat onlardan hiçbiri de kendilerinden önce gelenler de yeraltı sarayı diye bir şey duymamışlardı. Şimdi bak! Bir Frenk günlerce uzaktaki ülkelerden geliyor, doğruca bir yere gidiyor, eline de bir değnek alıyor, bir çizgi buraya, bir çizgi şuraya çekiyor işte diyor, saray bu, orası da kapısı, diyor. Biz de yaşamamız boyunca ayaklarımızın altında bizim haberimiz olmadan yatan şeyleri gösteriyor. Harika! Harika! Sen bunu kitaplardan mı, sihirle mi, yoksa peygamberimizden mi öğrendin? Söyle ey! Bilgeliğin sırlarını söyle bana!”

Ülkemizde arkeolojik kazı çalışmaları, Osmanlı’nın son elli yılında İngiliz ve Alman arkeologları tarafından başlatılmışsa da bunlara organize define arayıcıları demek daha doğru olur. Yapılan kazılarda Truva, Hattuşaş gibi önemli tarihi merkezler keşfedilse de önemli eserlerden çoğu kaçırılmıştır.

Cumhuriyet döneminde Atatürk, tarih ve arkeolojinin birer bilim dalı olmasını sağlama yolunda girişimlerde bulunur. İlk olarak 5 Kasım 1922’de bulunan eserlerin toplanıp biriktirilmesi ve bunların müzelerde bir araya getirilmesi öngörülür. Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1923 yılında açılır. Etnografya Müzesi ile birlikte Türkiye’nin dört bir yanında müzeler açılır. Topkapı Sarayı 3 Nisan 1924 yılında açılır. 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kurulur. Böylece Ulusun tarihini bilmesi, eserlerini tanıması ve sahip çıkma bilincinin gelişmesi sağlanır. Eş zamanlı olarak yurt dışına arkeolojik alanda eğitim almak üzere öğrenciler gönderilir. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açılır (1936)

Arkeolojinin önemi büyüktür. Geçmiş zamana ışıklı bir yolculukla beraber insanlık tarihinin evrimsel aşamalarını da anlamamızı sağlar. Arkeoloji, tarihin yazılmasında en önemli unsurlardan biridir. Çanak, seramik, metal, taş, tuğla tabletler gibi buluntular geçmişte insanların sosyal, ekonomik, politik, kültürel yaşamları, savaşları, anlaşmaları hakkında bilgi verir.  

Sıcak yaz günlerinde toprağı eşeleyip eleyen tozun içinde terleyen tüm arkeologlara ve çalışanlarına selam olsun!

Hüseyin SEYFİ

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve avanoshabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.