Güneşin ilk ışıklarının dağların ardından usulca süzüldüğü bir Pazar sabahı, belki de atalarımızın bize bıraktığı o altın değerindeki sözleri düşünmek için en güzel zaman. Bugün, yüzyılların ötesinden gelen bir sesi dinleyeceğiz: **"Atın üstündeki Türk değilse yüktür."**
Bu söz, ilk duyduğumda bana sadece at ve binici ilişkisini anlatan basit bir öğüt gibi gelmişti. Oysa derinlerine indikçe anladım ki, bu cümle Türk’ün ruhunu, kimliğini ve hatta kaderini özetliyor.
At, Türk’ün Kanadıdır
Tarih boyunca at, Türkler için bir ulaşım aracı olmanın ötesinde bir anlam taşımıştır. O, bizim özgürlüğümüzün simgesi, savaşlardaki yoldaşımız, bozkırın sonsuzluğunda kaybolmayan tek arkadaşımızdı. Türk, atın üstünde doğar, atın üstünde büyür, atın üstünde ölürdü. At sırtında geçen ömürler, destanlara "atlı" kahramanlar olarak geçti.
Peki ya atın üstündeki Türk değilse?
Yük Olan, Ruhtur
Atalarımız, bu sözle aslında bir gerçeği vurgulamış: **Bir şeyi layıkıyla taşıyacak olan, onun ruhunu bilendir.** At, Türk’ün yükünü değil, Türk’ün hayallerini taşır. Çünkü Türk, ata bindiğinde onu bir araç olarak görmez; ona can verir, onunla bütünleşir. Ama bu ilişkiyi kuramayan biri için at, sadece sırtında taşınan bir yükten ibarettir.
Bu sadece at için geçerli değil aslında. Hayatın her alanında, bir işi yaparken onun ruhunu hissedemiyorsak, o artık bize yük olmaya başlar. Bir meslek, bir sorumluluk, hatta bir sevgi… Eğer onu layıkıyla taşıyacak gönül yoksa, her şey ağır gelir.
Modern Çağın Atları ve Biz
Bugün atlar yerine arabalarımız, bilgisayarlarımız, sosyal medya hesaplarımız var. Peki bunları kullanırken Türk’ün at sırtındaki o asil duruşunu sergileyebiliyor muyuz? Yoksa hepsi birer yüke mi dönüşüyor?
Belki de atalarımız bize şunu demek istiyor: "Bir işe gönül vermeden yaparsan, o iş seni değil sen onu taşırsın. Ve eninde sonunda yorulursun."
Bu Pazar, belki de hayatımızdaki "at"ları yeniden düşünmenin tam zamanı. Hangi işler bize yük oluyor? Hangi sorumlulukları gönülsüzce taşıyoruz? Ve en önemlisi, ruhumuzu koyduğumuz neyimiz var?
Atın üstündeki Türk gibi hissedebildiğimiz anlar, hayatın en hafif ve en anlamlı anlarıdır. Çünkü orada yük yok, aşk vardır.
Keyifli Pazarlar…
"Atın üstündeki Türk değilse yüktür."
Çünkü Türk, atına yük değil, destan yükler.