İrdeleme Defteri
Köşe Yazarı
İrdeleme Defteri
 

Açlık mı, Yoksulluk mu? Cebimizdeki Kavramların Gerçek Yüzü

Sokakta yürürken elinde bir simit bile olmayan bir çocuğu gördüğünüzde, içinizden ne geçer? Aç mı bu çocuk, yoksa yoksul mu? Bu iki kelime zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da, aslında ekonomi sözlüğünde farklı sayfalarda dururlar. Ama aynı kitabın sayfalarıdır; biri olmadan diğeri eksik kalır.   Açlık: Boş Mideler Meselesi   Açlık, en yalın haliyle fiziksel bir durumdur. Yeterli besine erişememek, kalori yetersizliği yaşamak, günün sonunda karnını doyuramamak demektir. Ekonomik olarak baktığımızda bu, gıda güvencesizliği anlamına gelir. Kişi ya da aile, sürdürülebilir şekilde temel besin ihtiyaçlarını karşılayamıyordur.   Düşünün ki bir ülkede ekmek fiyatı bir ayda iki katına çıkıyor. Asgari ücret aynı kalıyor. Ne olur? İnsanlar artık her gün o ekmeği alamaz hale gelir. Açlık, burada fiyat dalgalanmasının doğrudan bir sonucudur. İşte buna gıda enflasyonu diyoruz. Açlık, bireysel bir felaket gibi görünse de, arka planda makroekonomik göstergelerle dans eder.   Yoksulluk: Boş Cüzdanlar Meselesi   Yoksulluk ise daha kapsamlı, çok katmanlı bir durumdur. Yalnızca açlık değil, barınma, sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara da erişememek anlamına gelir. Ekonomistler yoksulluğu, mutlak yoksulluk ve göreli yoksulluk olarak ikiye ayırır.   Mutlak yoksulluk, günde 2.15 doların altında yaşamak demektir. Bu, Dünya Bankası'nın sınırı. Yani bu kişiler için bırakın sinemaya gitmeyi, su faturası ödemek bile lüks olur. Göreli yoksulluk ise ülkenin genel refah seviyesine göre alt sıralarda kalan kesimi tanımlar. Yani toplumun geri kalanına göre daha az kaynağa sahipseniz, göreli olarak yoksulsunuzdur.   Açlık Her Zaman Yoksullukla Gelmez   Şimdi diyeceksiniz ki, “Yoksul olan zaten aç değil mi?” Cevap: Her zaman değil. Mesela büyük şehirlerde asgari ücretle çalışan bir işçi düşünün. Karnını doyurabiliyor olabilir, ama çocuğunu özel okula gönderemiyor, sağlık harcamalarında zorlanıyor. Bu kişi yoksuldur ama aç değildir.   Diğer yandan, doğal afetlerden sonra gıda dağıtımı aksarsa, toplumun geneli aç kalabilir. Ama geçicidir. Çünkü yoksul değillerdir, sistemsel bir aksaklık yaşanmıştır. Bu durumda açlık olur ama yoksulluk yoktur.   Bir Parantez: Gıda Enflasyonu ve Gelir Dağılımı   Ekonomide açlık ve yoksulluğun en yakından bağlantılı olduğu iki kavram vardır: gıda enflasyonu ve gelir dağılımı adaletsizliği. Eğer bir ülkede fiyatlar sürekli artıyor ama maaşlar yerinde sayıyorsa, orta sınıf bile zamanla açlık sınırına yaklaşır. Gıda enflasyonu, sadece karnımızı değil, ruhumuzu da sıkar.   Gelir dağılımı ise pastayı nasıl paylaştığımızla ilgilidir. Pastanın büyük dilimi hep aynı kişilere gidiyorsa, geriye kalanlar kırıntılarla yetinir. Bu da yoksulluğu kalıcı hale getiririr. Karnı Tok, Gönlü Aç Olan Bir Dünya Mümkün mü?   Açlık mideye, yoksulluk hayatın tamamına sirayet eder. Açlık bir yangındır, yoksulluk o yangının dumanı gibidir; sinsi sinsi yayılır, soluduğunuz her şeyi etkiler. Ekonomik çözümler ise sadece istatistikle değil, vicdanla başlar. Çünkü bazen en değerli yatırım, bir çocuğun tok yattığı bir gecedir.   Unutmayın, ekonomi sadece rakamlardan değil, insanların hikâyelerinden oluşur.
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2025 -Çarşamba

Açlık mı, Yoksulluk mu? Cebimizdeki Kavramların Gerçek Yüzü

Sokakta yürürken elinde bir simit bile olmayan bir çocuğu gördüğünüzde, içinizden ne geçer? Aç mı bu çocuk, yoksa yoksul mu? Bu iki kelime zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da, aslında ekonomi sözlüğünde farklı sayfalarda dururlar. Ama aynı kitabın sayfalarıdır; biri olmadan diğeri eksik kalır.

 

Açlık: Boş Mideler Meselesi

 

Açlık, en yalın haliyle fiziksel bir durumdur. Yeterli besine erişememek, kalori yetersizliği yaşamak, günün sonunda karnını doyuramamak demektir. Ekonomik olarak baktığımızda bu, gıda güvencesizliği anlamına gelir. Kişi ya da aile, sürdürülebilir şekilde temel besin ihtiyaçlarını karşılayamıyordur.

 

Düşünün ki bir ülkede ekmek fiyatı bir ayda iki katına çıkıyor. Asgari ücret aynı kalıyor. Ne olur? İnsanlar artık her gün o ekmeği alamaz hale gelir. Açlık, burada fiyat dalgalanmasının doğrudan bir sonucudur. İşte buna gıda enflasyonu diyoruz. Açlık, bireysel bir felaket gibi görünse de, arka planda makroekonomik göstergelerle dans eder.

 

Yoksulluk: Boş Cüzdanlar Meselesi

 

Yoksulluk ise daha kapsamlı, çok katmanlı bir durumdur. Yalnızca açlık değil, barınma, sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara da erişememek anlamına gelir. Ekonomistler yoksulluğu, mutlak yoksulluk ve göreli yoksulluk olarak ikiye ayırır.

 

Mutlak yoksulluk, günde 2.15 doların altında yaşamak demektir. Bu, Dünya Bankası'nın sınırı. Yani bu kişiler için bırakın sinemaya gitmeyi, su faturası ödemek bile lüks olur. Göreli yoksulluk ise ülkenin genel refah seviyesine göre alt sıralarda kalan kesimi tanımlar. Yani toplumun geri kalanına göre daha az kaynağa sahipseniz, göreli olarak yoksulsunuzdur.

 

Açlık Her Zaman Yoksullukla Gelmez

 

Şimdi diyeceksiniz ki, “Yoksul olan zaten aç değil mi?” Cevap: Her zaman değil. Mesela büyük şehirlerde asgari ücretle çalışan bir işçi düşünün. Karnını doyurabiliyor olabilir, ama çocuğunu özel okula gönderemiyor, sağlık harcamalarında zorlanıyor. Bu kişi yoksuldur ama aç değildir.

 

Diğer yandan, doğal afetlerden sonra gıda dağıtımı aksarsa, toplumun geneli aç kalabilir. Ama geçicidir. Çünkü yoksul değillerdir, sistemsel bir aksaklık yaşanmıştır. Bu durumda açlık olur ama yoksulluk yoktur.

 

Bir Parantez: Gıda Enflasyonu ve Gelir Dağılımı

 

Ekonomide açlık ve yoksulluğun en yakından bağlantılı olduğu iki kavram vardır: gıda enflasyonu ve gelir dağılımı adaletsizliği. Eğer bir ülkede fiyatlar sürekli artıyor ama maaşlar yerinde sayıyorsa, orta sınıf bile zamanla açlık sınırına yaklaşır. Gıda enflasyonu, sadece karnımızı değil, ruhumuzu da sıkar.

 

Gelir dağılımı ise pastayı nasıl paylaştığımızla ilgilidir. Pastanın büyük dilimi hep aynı kişilere gidiyorsa, geriye kalanlar kırıntılarla yetinir. Bu da yoksulluğu kalıcı hale getiririr.

Karnı Tok, Gönlü Aç Olan Bir Dünya Mümkün mü?

 

Açlık mideye, yoksulluk hayatın tamamına sirayet eder. Açlık bir yangındır, yoksulluk o yangının dumanı gibidir; sinsi sinsi yayılır, soluduğunuz her şeyi etkiler. Ekonomik çözümler ise sadece istatistikle değil, vicdanla başlar. Çünkü bazen en değerli yatırım, bir çocuğun tok yattığı bir gecedir.

 

Unutmayın, ekonomi sadece rakamlardan değil, insanların hikâyelerinden oluşur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve avanoshabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.