İrdeleme Defteri
Köşe Yazarı
İrdeleme Defteri
 

Paranın Yenir Hali Yok

“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Bu Kızılderili atasözü yıllardır dillerde. Ama hâlâ kulakta değil, rafta duruyor. Oysa bu bir kehanet değil, göz göre göre yaklaşan bir gerçek. Bugün Antalya'nın bir köyünde zeytinlikler madene feda ediliyor. Kaz Dağları, ranta teslim. Ormanlar yanıyor, yerlerine beton bitiyor. Yaban hayvanları, barajlarla evsiz kalıyor. 2021'deki Manavgat yangını 75 bin hektar ormanı yuttu. Yüz binlerce canlı, bir gecede yok oldu. Aynı yıl Kanada’nın Lytton kasabası, 49,6 dereceyle tarihe geçti; sonra tamamen yandı. Tarih 20 Nisan 2010. Deepwater Horizon adlı petrol platformu patladı. Meksika Körfezi’ne 780 milyon litre ham petrol aktı. Kuşlar, balıklar, deniz memelileri... Hepsi sustu o gün. Bunlar rastlantı değil; insan eliyle gelen felaketler. Einstein demişti: "Arılar yok olursa, insanlığın dört yıl ömrü kalır." Dört yıl! Çünkü doğa zincirdir. Halkalardan biri koparsa, geri dönüş yoktur. Biz ise zinciri parçalıyoruz, sonra “doğa bizden intikam aldı” diyoruz. Oysa doğa intikam almaz. Hesap soran da biziz, bedel ödeyen de. Bir Japon atasözü der ki: “Ağaç dikmek, gölgesinde oturamayacağın bir iyiliktir.” Bugün kaç kişi böyle bir iyilik için yaşıyor? Kentsel dönüşüm diyoruz, yeşili yok ediyoruz. Tarımı terk edip betona koşuyoruz. Çocuklar toprağa basmadan büyüyor, balık görmeden büyüyor. Balık... Hani “denizden babam çıksa yerim” dediğimiz o balık, artık mikroplastik yutuyor. Dünya Bankası 2023’te bir rapor yayınladı: “Her yıl 12 milyon hektar orman yok oluyor.” Bu, her gün İstanbul’un yarısı büyüklüğünde orman demek. Küresel ısınma sadece kutupları eritmedi; insanın vicdanını da çözdü. Hz. Ali şöyle demiştir: “Toprağı işle, çünkü toprak sadıktır.” Toprak sadıktır ama biz vefasızız. Ona ne verdiysek geri verir. Ama biz artık sadece alıyoruz. Ve farkında değiliz; para doyurmaz, beton nefes aldırmaz. İstanbul’da 30 yıl önce çocuklar mahalle aralarında ceviz yerdi. Şimdi ceviz ağacı gören çocuk, ‘bu ne?’ diye soruyor. Su içtiğimiz çeşmelerin yerine pet şişeler geldi. Eskiden "bir tas su verene minnet duyulurdu", şimdi su bile satılık. Oysa Anadolu'da şöyle denir: "Su başını tutan, yolun sonunu kaybeder."(1) Biz suyun başına geçtik ama sonumuzu hazırlıyoruz. Doğa, bir gün "Yeter!" demeyecek. Çünkü o zaten söylüyor. Fırtınalarla, sellerle, kuraklıkla... Mevlânâ diyor ki: "Toprağa ne ekersen, karşılığını alırsın." Biz ne ektik? Hırs, israf, vurdumduymazlık… O zaman ne biçiyoruz, şaşırmamalıyız. Dünya artık kırmızı alarm veriyor. Ama biz hâlâ “ne kadar kazandık?” diye soruyoruz. Sormalıyız: “Ne kadar kaybettik?” Son balık öldüğünde, ne yapacağız? Bir kağıt parçasını mı kızartacağız tavada? (1) Suyun başını tutan, yolun sonunu kaybeder” atasözü; ilk bakışta güç ve avantaj elde edenlerin, bu gücü adil kullanmadıkları takdirde uzun vadede zarar göreceklerini anlatır. Anlamı biraz mecazlıdır ama şöyle açıklanabilir:  Anlamı: Bir kişi ya da grup, kaynakları (örneğin su gibi hayati bir şeyi) kontrol etmeye kalkışır, başkasına pay vermez ya da bu gücü kendi çıkarı için kullanırsa, sonunda yalnız kalır veya bu tutumunun bedelini öder.
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2025 -Çarşamba

Paranın Yenir Hali Yok

“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Bu Kızılderili atasözü yıllardır dillerde. Ama hâlâ kulakta değil, rafta duruyor. Oysa bu bir kehanet değil, göz göre göre yaklaşan bir gerçek.

Bugün Antalya'nın bir köyünde zeytinlikler madene feda ediliyor. Kaz Dağları, ranta teslim. Ormanlar yanıyor, yerlerine beton bitiyor. Yaban hayvanları, barajlarla evsiz kalıyor.

2021'deki Manavgat yangını 75 bin hektar ormanı yuttu. Yüz binlerce canlı, bir gecede yok oldu. Aynı yıl Kanada’nın Lytton kasabası, 49,6 dereceyle tarihe geçti; sonra tamamen yandı.

Tarih 20 Nisan 2010. Deepwater Horizon adlı petrol platformu patladı. Meksika Körfezi’ne 780 milyon litre ham petrol aktı. Kuşlar, balıklar, deniz memelileri... Hepsi sustu o gün.

Bunlar rastlantı değil; insan eliyle gelen felaketler.

Einstein demişti: "Arılar yok olursa, insanlığın dört yıl ömrü kalır."

Dört yıl!

Çünkü doğa zincirdir. Halkalardan biri koparsa, geri dönüş yoktur.

Biz ise zinciri parçalıyoruz, sonra “doğa bizden intikam aldı” diyoruz. Oysa doğa intikam almaz. Hesap soran da biziz, bedel ödeyen de.

Bir Japon atasözü der ki: “Ağaç dikmek, gölgesinde oturamayacağın bir iyiliktir.”

Bugün kaç kişi böyle bir iyilik için yaşıyor?

Kentsel dönüşüm diyoruz, yeşili yok ediyoruz. Tarımı terk edip betona koşuyoruz.

Çocuklar toprağa basmadan büyüyor, balık görmeden büyüyor.

Balık...

Hani “denizden babam çıksa yerim” dediğimiz o balık, artık mikroplastik yutuyor.

Dünya Bankası 2023’te bir rapor yayınladı:

“Her yıl 12 milyon hektar orman yok oluyor.”

Bu, her gün İstanbul’un yarısı büyüklüğünde orman demek.

Küresel ısınma sadece kutupları eritmedi; insanın vicdanını da çözdü.

Hz. Ali şöyle demiştir: “Toprağı işle, çünkü toprak sadıktır.”

Toprak sadıktır ama biz vefasızız.

Ona ne verdiysek geri verir. Ama biz artık sadece alıyoruz.

Ve farkında değiliz; para doyurmaz, beton nefes aldırmaz.

İstanbul’da 30 yıl önce çocuklar mahalle aralarında ceviz yerdi. Şimdi ceviz ağacı gören çocuk, ‘bu ne?’ diye soruyor.

Su içtiğimiz çeşmelerin yerine pet şişeler geldi.

Eskiden "bir tas su verene minnet duyulurdu", şimdi su bile satılık.

Oysa Anadolu'da şöyle denir:

"Su başını tutan, yolun sonunu kaybeder."(1)

Biz suyun başına geçtik ama sonumuzu hazırlıyoruz.

Doğa, bir gün "Yeter!" demeyecek.

Çünkü o zaten söylüyor.

Fırtınalarla, sellerle, kuraklıkla...

Mevlânâ diyor ki:

"Toprağa ne ekersen, karşılığını alırsın."

Biz ne ektik?

Hırs, israf, vurdumduymazlık…

O zaman ne biçiyoruz, şaşırmamalıyız.

Dünya artık kırmızı alarm veriyor.

Ama biz hâlâ “ne kadar kazandık?” diye soruyoruz.

Sormalıyız:

“Ne kadar kaybettik?”

Son balık öldüğünde, ne yapacağız?

Bir kağıt parçasını mı kızartacağız tavada?

(1)

Suyun başını tutan, yolun sonunu kaybeder” atasözü; ilk bakışta güç ve avantaj elde edenlerin, bu gücü adil kullanmadıkları takdirde uzun vadede zarar göreceklerini anlatır. Anlamı biraz mecazlıdır ama şöyle açıklanabilir:

 Anlamı:

Bir kişi ya da grup, kaynakları (örneğin su gibi hayati bir şeyi) kontrol etmeye kalkışır, başkasına pay vermez ya da bu gücü kendi çıkarı için kullanırsa, sonunda yalnız kalır veya bu tutumunun bedelini öder.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve avanoshabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.