Her gün manavdan muz alıyor, kahvaltıda patates yiyor, çikolata ile gününüzü tatlandırıyorsanız; farkında olmasanız da bir dünya değişiminin mirasını yaşıyorsunuz. Adı biraz yabancı gelse de, etkisi hâlâ tabağımızda: Kolomb Takası.
Peki nedir bu Kolomb Takası?
1492 yılında Kristof Kolomb’un Amerika kıtasına “tesadüfi” keşfiyle başlayan süreç, yalnızca coğrafi bir keşif değil, aynı zamanda dünya tarihinin en büyük biyo-kültürel değişimlerinden biriydi. Kolomb’un gelişinden sonra, Eski Dünya (Avrupa, Asya ve Afrika) ile Yeni Dünya (Amerika kıtası) arasında insanlar, hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar ve hatta fikirler karşılıklı olarak taşındı. Bu alışverişe modern tarihçiler “Kolomb Takası” diyor.
Hangi ürünler yer değiştirdi?
Şaşırtıcı bir şekilde, bugün mutfağımızın vazgeçilmezi olan birçok ürün aslında Amerika kökenlidir ve Kolomb Takası sayesinde dünyaya yayılmıştır.
Amerika’dan Eski Dünya’ya gidenler:
Patates, domates, mısır, kakao, vanilya, biber, yer fıstığı, ananas, tütün, hindistancevizi ve hindi.
Eski Dünya’dan Amerika’ya gelenler:
Buğday, arpa, pirinç, kahve, şeker kamışı, üzüm, zeytin, sığır, koyun, at, tavuk, arı ve pek çok mikrop (örneğin çiçek hastalığı).
Düşünsenize, İtalya mutfağının yıldızı olan domates aslında Amerika’dan geldi. Fransızların vazgeçilmezi patates kızartması, patatesle tanışmadan mümkün bile değildi. Türk kahvesinin bile kökeni Amerika değil; o, Kolomb Takası’nın ters yönünden gelen ürünlerle mümkün oldu.
Etki sadece tabakta mı kaldı?
Hayır. Kolomb Takası, dünya tarihini sadece beslenme değil, nüfus, ekonomi, hastalıklar ve toplumsal yapı açısından da etkiledi.
Avrupa’ya gelen yüksek kalorili ürünler (özellikle patates ve mısır), nüfusun hızla artmasına katkı sağladı.
Ancak Amerika yerlileri için sonuçlar çok daha trajikti. Avrupa’dan gelen hastalıklar, bağışıklığı olmayan milyonlarca yerlinin ölümüne neden oldu.
Tarım ürünleriyle birlikte şeker kamışı tarlaları kuruldu, bu da Atlantik köle ticaretinin temelini oluşturdu.
Gündelik hayatımızda Kolomb Takası
Sabah kahvaltısında bir dilim kızarmış ekmeğin üstüne reçel sürüp, yanına da bir fincan kahve içiyorsanız; işte tam olarak Kolomb Takası’nın sofrasındasınız.
Bir pastanede çikolatalı kek sipariş ettiğinizde, Güney Amerika’dan gelen kakao, Avrupa usulü fırıncılıkla birleşiyor.
Ya da çocuklarınıza sütle birlikte mısır gevreği veriyorsanız; mısırın Orta Amerika’daki Maya kültüründen soframıza uzanan yolculuğuna teşekkür etmelisiniz.
Sonuç
Kolomb Takası, tarihteki en büyük ve en kapsamlı kültürel değiş tokuşlardan biridir. Yalnızca mal değil, kültürler, yaşam tarzları, hastalıklar, hatta diller bile bu alışverişten nasibini aldı.
Bugün markette gördüğünüz neredeyse her ürün, bu büyük küresel takasın bir parçası. Belki de bu yazıyı okuduktan sonra muz yerken biraz daha düşünecek, kahvenize başka bir gözle bakacaksınız. Çünkü tarihin tadı, bazen bir lokmanın içinde gizlidir.