Konfor alanı.
Adı güzel. Kulağa yumuşak geliyor.
Ama bazen insanı yavaş yavaş içten çürütüyor.
Bir işi iyi biliyorsun.
Yıllardır aynı masadasın.
Aynı saatte kalkıyor, aynı yoldan gidiyorsun.
Şikâyetin yok belki ama heyecanın da kalmamış.
Yeni bir şey öğrenmek zor.
Zaten ne gerek var diye düşünüyorsun.
Ama sonra biri geliyor.
Senin yıllardır yaptığın işi, senden iyi yapıyor.
Konfor böyle bir şey.
İnsanı uyuşturur.
Sıcak kumlara uzanmış gibi.
Ama güneş batınca üşürsün.
Bak etrafına.
Hep aynı kafede oturanlar,
Hep aynı diziyi izleyenler,
Hep aynı şarkıyı dinleyenler…
Yaşıyorlar mı, sadece tekrara mı düşmüşler?
“Alışkanlıklar zincir gibidir,” derler.
Kırılması zordur.
Ama kırmazsan, sürüklenirsin.
Bir arkadaşım vardı.
Güzel bir maaşı vardı.
Yıllarca aynı koltukta oturdu.
Ama içten içe “başka bir şey” istiyordu.
O cesareti hiç bulamadı.
Yıllar sonra pişmanlığını anlattı:
“Ben aslında başka biri olabilirdim.”
Kulağa ne kadar acı geliyor, değil mi?
Bazen konfor, bir kafes olur.
Kapısı açık ama çıkmaya cesaret yoktur.
Yeni bir dil öğren.
Yeni bir yola sap.
Yeni bir şehir gör.
Alışkanlıklarını sars.
Kendine sor:
Gerçekten huzurda mıyım, yoksa sadece uyuşmuş muyum?
Unutma:
Taş yerinde ağırdır ama
Yerinde kalan taş, yosun tutar.